MSÜ Boy Kaç Olmalı? Bir Hayalin Peşinden Giden İki Genç
Bir zamanlar, bir köyde iki genç vardı. Biri Ali, diğeri Zeynep. Her ikisi de aynı hayali kuruyordu: MSÜ’ye, yani Muvazzaf Subaylık Sınavı’na girmek ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bir subay olmak. Fakat, bir şey vardı ki, onları diğerlerinden ayırıyordu: Ali’nin boyu 1.75, Zeynep’in ise 1.60’tı. Birbirlerini bu yolda yalnız bırakmayan bu ikili, sınav için hazırlanırken, boy meselesi de zaman zaman akıllarına takılıyordu.
Ali, çözüm odaklıydı. Kendisinin yeterli olduğunu düşünüyor, biraz daha fazla çalışarak boyunun önemini geçebileceğini hissediyordu. Bir gün, Zeynep’le birlikte otururken, ona “Boyum yeterince uzun değil, ama savaşta her şeyin ölçüyle yapılmadığını biliyoruz. Bu sınavı geçeceğiz, çünkü hedefimiz net. Bize fiziksel engeller değil, kararlılığımız yol gösterir,” demişti. Zeynep, bu sözlere pek fazla katılmamıştı. O, biraz daha empatik, biraz daha duygusal bir yaklaşım sergiliyordu. “Ama ya boyum yüzünden elenirsem?” diye endişeliydi. Ali’nin sakinleştirici tavrı, ona bir nebze cesaret verse de, Zeynep’in içindeki korku hâlâ vardı.
Boyun Önemi: Ali’nin Stratejik Yaklaşımı
Ali, fiziksel sınırların her zaman insanın önüne engel koyamayacağını bilen biriydi. Boyunun yeterince uzun olmadığını düşündüğü zamanlar olmuştu, ama bunun ona engel olamayacağını bildiği için hep çözüm arayarak ilerlemişti. MSÜ’ye kabul için belirli bir boy şartı vardı, ancak Ali bunu bir engel değil, aşılması gereken bir yol gibi görüyordu. “Zihninle engelleri aşmak, kalbinle bu yolda yürümek, asıl olan bu,” diyordu. Her gün birlikte çalışırken, boyu ile ilgili soruları bir kenara bırakıp, çok çalışmanın, doğru strateji kurmanın ve en önemlisi, hayalini gerçekleştirmek için tutkulu olmanın önemini anlatıyordu.
Ali’nin bu yaklaşımı, Zeynep’in kafasında şüpheler uyandırıyordu. Boyunun MSÜ’ye girebilmesi için yeterli olup olmadığını her defasında sorguluyordu. Ancak Ali’nin “Hayal kurmak seninle başlar, ama o hayale inanç koyarsan, gerisi gelir” demesi, ona biraz daha umut veriyordu.
Bir gün, ikisi birlikte son sınav hazırlıklarını yaparken, Ali birden Zeynep’e döndü ve “Bak, bu boy konusu aslında o kadar da önemli değil. Bize hangi boyun gerektiğini soranların, boyunu asıl nasıl kullandığını görecekler. Bir askerin ruhu, boyundan çok daha büyüktür,” dedi. Bu sözleri Zeynep’in içinde bir şeyleri değiştirdi. “Belki de gerçekten boy, yalnızca fiziksel bir sınır. Gerisi, bizim tutkumuz, azmimiz ve inancımızla şekillenecek,” diye düşündü.
Zeynep’in Empatik Yaklaşımı: Duygusal Bağlar ve Endişeler
Zeynep için boy konusu, sadece fiziksel bir ölçüt değildi. Onun için bu, kişisel bir meseleydi. Boyunun yeterince uzun olup olmaması, zaman zaman kendisini eksik hissettiren bir faktördü. Arkadaşlarının ve yakınlarının da sürekli “Boyun ne kadar?” diye sorması, Zeynep’in bu konuda daha da hassas olmasına yol açıyordu. Bir gün, bir arkadaşının “MSÜ’ye girebilmek için belli bir boyu aşmak gerek, senin boyun yetmez gibi” demesi, Zeynep’i derinden sarsmıştı. Zeynep, kendini birkaç gün boyunca bu konuda sorguladı. Gerçekten boyu engel mi olacaktı?
Fakat, Ali’nin ona söylediği bir söz, tüm bu duygusal karışıklığı çözmeye yetti. “Zeynep, boyun seni belirlemez. İçindeki güç seni oraya götürür. Eğer sen boyunla değil, ruhunla varsan, her zorluk aşılır,” dediğinde Zeynep, boyunun ona ne kadar önemli olduğunu sorgulamaya başladı. Zeynep, hep empatik bir bakış açısına sahipti. Başkalarına değer vermek, bir arada olmak ve duygusal bağlar kurmak onun için çok önemliydi. MSÜ’ye girmeye karar verirken, hayatta sadece fiziksel ölçütlerin değil, duygusal olgunluğun da önemli olduğunu fark etti.
Bir gün Zeynep, “Benim boyum belki 1.60, ama bu kalbimin büyüklüğünü ya da azmimi asla küçültmez,” dedi. Ali, Zeynep’in bu sözlerini duyduğunda gözlerinde bir ışık gördü. O an, aslında boyun hiç de önemli olmadığını, en büyük gücün insanın içinde olduğunu fark etmişti.
Sonuç: Boydan Öte Bir Hayal
Zeynep ve Ali, her ikisi de MSÜ için başvurularını yaptı. Ali boyunun yeterince uzun olmaması gerektiğini hissetmişti, ama boyun önemiyle ilgilenmeden her şeyini bu yolda koymuştu. Zeynep ise, başkalarının söylediklerine değil, kendi iç sesine kulak vererek, bu yolculuğu duygusal bir bağla kucakladı. Her iki genç de hayallerinin peşinden gitmeye kararlıydı.
Peki, boyun bu kadar önemli olduğu bir dünyada, gerçekten hayallere ulaşmak için boyun ölçüsü mü gerekli? Yoksa inanç, azim ve sevgi her şeyin önünde mi gelir? Zeynep’in ve Ali’nin hikâyesi size ne ifade etti? Boyun ne kadar önemli olduğunu düşündüğünüzü ve hayallerinize ne kadar inandığınızı paylaşmak ister misiniz? Yorumlarınızı bizimle paylaşın, çünkü bu sohbetin bir parçası olmanız çok kıymetli!