Göz Zarı Ameliyatı Nasıl Yapılır? Toplumsal Körlükten Siyasal Görüşe
Giriş: Bir siyaset bilimcinin merceğinden “görmek”
Göz zarı ameliyatı nasıl yapılır? sorusu tıbbi bir işlem gibi görünür; ancak siyaset bilimi açısından bu, “toplumun yeniden görme” ameliyatıdır. Güç ilişkilerinin bulanıklaştırdığı bir düzende, iktidar gözümüzün zarına kendi merceğini yerleştirir. Vatandaşın neyi göreceği, neyi göremeyeceği çoğu zaman bir tıbbi zorunluluk değil, bir politik tercihtir. Siyaset, toplumsal retina üzerinde yürütülen sürekli bir operasyon gibidir.
Toplumsal miyopi: Gücün göz zarını kaplaması
Her toplumun bir “görme biçimi” vardır. Devletin, medyanın, kurumların ve ideolojilerin çizdiği bu görüş alanı, kimin görünür, kimin görünmez olacağını belirler. Göz zarı ameliyatı metaforik olarak, vatandaşın bakışını yeniden odaklamaktır. Michel Foucault’ya göre iktidar sadece bastırmaz, aynı zamanda “görme” biçimimizi üretir. Bir rejim, toplumsal gerçekliği nasıl algılayacağımızı belirlediğinde, körlük sistematik hale gelir. İktidarın amacı, halkın gözünü değil, görme açısını kontrol etmektir.
Ameliyat masası: Kurumlar ve ideoloji
Bir göz ameliyatında cerrah, zarın altındaki kusurları düzeltir; siyasal düzende ise bu cerrahın yerini kurumlar alır. Hukuk, medya, eğitim ve din; toplumun “göz zarına” dokunan araçlardır. Louis Althusser’in “ideolojik aygıtlar” kavramını hatırlayalım: Bu kurumlar bireyin neyi görüp neyi göremeyeceğini belirler. İdeoloji, bir anestezi gibi çalışır; vatandaş operasyonun farkında olmadan, görüş alanı yeniden yapılandırılır.
Göz zarı ameliyatı toplumu “iyileştirme” iddiasındadır ama çoğu zaman yeni bir körlüğün başlangıcı olur. Çünkü her yeni görüş, beraberinde yeni bir karanlık alan yaratır. Siyaset, aydınlatmak kadar gölge üretmenin de sanatıdır.
Vatandaşlık: Görme yetisinin yeniden kazanımı
Vatandaş olmak, yalnızca devlete itaat etmek değil; görmek, anlamak ve eleştirmek hakkını kullanmaktır. Demokratik toplumlarda vatandaş, “ameliyat sonrası gözlüklerini” kendi seçer. Ancak otoriter yapılarda bu gözlükler devlet tarafından verilir. Bu durumda asıl soru şudur: Vatandaş, kendi bakışını yeniden inşa edebilir mi?
Bir siyaset bilimci için vatandaşlık, göz zarını onarmak değil, onu saydamlaştırmak demektir. Şeffaflık sadece yönetenler için değil, yönetilenlerin de dünyayı açıkça görebilmesi için gereklidir. Göz zarını kalınlaştıran ideolojik tortular temizlenmedikçe, demokrasi tam bir görüş netliği kazanamaz.
Erkek ve kadın bakışları: İktidarın iki gözü
Erkeklerin politik bakışı genellikle stratejik, yönlendirici ve hiyerarşik bir mercekten ilerler. Erkek siyasal aklı, dünyayı “nasıl kontrol ederim?” sorusuyla okur. Bu, göz zarını sertleştirir, dışarıdan gelen ışığı filtreler. Kadınların siyasal bakışı ise katılımcı, ilişkisel ve şeffaf bir perspektif sunar. Kadınlar, ışığın dağılmasından değil, paylaşılmasından yanadır.
Bu iki bakışın birleştiği noktada, toplumun görme alanı genişler. Kadınların demokrasiye katılımı, göz zarını yeniden yapılandıran en doğal iyileştirme sürecidir. Çünkü kadınların siyaset sahnesine getirdiği şey yalnızca eşitlik değil, aynı zamanda “kolektif görme” yeteneğidir.
İktidarın merceği: Görüşü kimin ölçtüğü
Her ameliyatın bir gözetim sistemi vardır. Siyasette bu gözetim, “kim, neyi görme hakkına sahip?” sorusuyla başlar. Devletin, medyanın ya da sermayenin gözleri, vatandaşın gözlerinden önce gelir. İşte bu noktada Foucault’nun panoptikon kavramı devreye girer: Herkesin izlendiği bir toplumda, bireyler kendi bakışlarını sansürlemeyi öğrenir. Göz zarı ameliyatı burada bir direniş eylemine dönüşür; görmek artık itaat değil, farkındalık üretmektir.
Ameliyat sonrası: Demokratik rehabilitasyon
Bir ameliyatın başarısı, hastanın iyileşme süreciyle ölçülür. Demokrasi de aynıdır; ameliyat bitmez, sürekli yeniden görme pratikleriyle gelişir. Medyanın bağımsızlığı, eğitimin eleştirelliği ve yurttaş bilincinin yükselmesi bu sürecin fizik tedavisidir. Gerçek demokrasi, vatandaşın göz zarını sürekli yenileyebilme kapasitesidir.
Sonuç: Göz zarının ötesinde bir bakış
Göz zarı ameliyatı nasıl yapılır? Aslında bu, “bir toplum kendi görüşünü nasıl onarır?” sorusunun başka bir biçimidir. Görmek, sadece bakmak değildir; görme, iktidarın gözünden kurtulup kendi bakışını inşa etmektir. Toplumsal şeffaflık, siyasal eleştiri ve bireysel bilinç birleştiğinde, göz zarının ötesinde bir görüş başlar.
Provokatif kapanış
Peki sizce, toplum gözlerini gerçekten açmaya hazır mı?
Yoksa hâlâ iktidarın çizdiği göz merceğiyle mi bakıyoruz dünyaya?
Ve en önemlisi: Gerçek bir siyasal görme için hangi zarı yırtmaya cesaret ederiz?